EŞEK NASIL BOYANIR?..
Kayserili olmayan fakat ticaret yapmak için Kayseri'de bulunan biri, kaldığı otelden erken bir saatte çıkar ve yolda ilk gördüğü 12-13 yaşlarındaki bir boyacı çocuğa ayakkabılarını boyatmak ister. Çocuk ayakkabılarını boyarken, bir yandan da elindeki gazetesini okumakta olan adam biraz alaycı, biraz da küçümseyici bir şekilde o sırada ayakkabılarını boyamakta olan çocuğa sorar: "söyle bakalım, siz Kayserililer eşekleri boyayıp satıyormuşsunuz...Peki eşeği nasıl boyuyorsunuz??"....Elindeki boya ve fırçayla istifini bozmadan adamın ayakkabısını boyamaya devam eden çocuk kafasını kaldırmadan cevaplar: "İşte böyle abi !!..."
EŞEK İNAT OLUNCA
1970’li yıllarda komşu illerden bir yolcu Kayseri’ye gelmiş. Pastırmanın çok methini duymuş, hatta birkaç sefer de yemiş. Ancak pastırma aleyhinde çıkan dedikodulardan da oldukça rahatsızmış. Tek problemi eşek etinden pastırma satmayan bir dükkan bulup oradan almakmış. Adamcağız şüpheli bakışlarla pastırmacılar çarşısını dolaşıp dükkanları inceleyip (şurası satar, burası satmaz: şurası daha temiz, burası pasaklı v.b.) düşünürken, yazı tura atmak gelmiş aklına. Atmış yazı turayı, denk gelen dükkana girmiş. Adamın şüpheli bakışlarla girip pastırmaları incelediğini anlayan Kayserili esnaf, adamın ne için bu kadar incelediğini de tahmin etmiş ve bir oyun oynamayı düşünmüş. “Buyur” demiş esnaf. Adam yine tedirgin: - Pastırma alacağım da... diye kekelemiş korkarak. -Tabii derhal, ne kadar? -İki yüz gram yeter. Çok severim de... Ama... Öbür tarafını diyememiş. (Yani aman eşek eti olmasın diyecek) Kayserili anlamış vaziyeti. Parçayı tarttıktan sonra satırla kıymaya başlamış: Hemşehrim bu niye bu kadar zor kesiliyor öyle... Kayserili hemen taşı gediğine oturtmuş: -Sorma birader, bu namussuz eşek iken de böyle inattı.
KAYSERİLİNİN İNEĞİ
kayserili birinin ineği hastalanmiş..dua etmiş allaha 'Allahım ineğim iyileşsin 15 gün oruç tutacam'diye ve dua kabuk olmuş inek iyileşmiş.kayserili sözünde durmuş ve 15 gün orucunu tutmuş..velhasılı inek 15 gün sonra ölmüş..uyanık kayserili..'allahım beni kandırdnı zannetme tuttuğum orucu ramazan a sayacam, ineğide kurban a sayacam'........
PADİŞAH KAYSERİLİYE BORÇLU
Padişahın biri, -'Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!' demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; ''Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.'' ''Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..'' ''Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..'' ''Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!..'' ''Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!'' ''Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.'' Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelmiş; ''Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!..''
EŞEK NASIL BOYANIR?..
Kayserili olmayan fakat ticaret yapmak için Kayseri'de bulunan biri, kaldığı otelden erken bir saatte çıkar ve yolda ilk gördüğü 12-13 yaşlarındaki bir boyacı çocuğa ayakkabılarını boyatmak ister. Çocuk ayakkabılarını boyarken, bir yandan da elindeki gazetesini okumakta olan adam biraz alaycı, biraz da küçümseyici bir şekilde o sırada ayakkabılarını boyamakta olan çocuğa sorar: "söyle bakalım, siz Kayserililer eşekleri boyayıp satıyormuşsunuz...Peki eşeği nasıl boyuyorsunuz??"....Elindeki boya ve fırçayla istifini bozmadan adamın ayakkabısını boyamaya devam eden çocuk kafasını kaldırmadan cevaplar: "İşte böyle abi !!..."
EŞEK İNAT OLUNCA
1970’li yıllarda komşu illerden bir yolcu Kayseri’ye gelmiş. Pastırmanın çok methini duymuş, hatta birkaç sefer de yemiş. Ancak pastırma aleyhinde çıkan dedikodulardan da oldukça rahatsızmış. Tek problemi eşek etinden pastırma satmayan bir dükkan bulup oradan almakmış. Adamcağız şüpheli bakışlarla pastırmacılar çarşısını dolaşıp dükkanları inceleyip (şurası satar, burası satmaz: şurası daha temiz, burası pasaklı v.b.) düşünürken, yazı tura atmak gelmiş aklına. Atmış yazı turayı, denk gelen dükkana girmiş. Adamın şüpheli bakışlarla girip pastırmaları incelediğini anlayan Kayserili esnaf, adamın ne için bu kadar incelediğini de tahmin etmiş ve bir oyun oynamayı düşünmüş. “Buyur” demiş esnaf. Adam yine tedirgin: - Pastırma alacağım da... diye kekelemiş korkarak. -Tabii derhal, ne kadar? -İki yüz gram yeter. Çok severim de... Ama... Öbür tarafını diyememiş. (Yani aman eşek eti olmasın diyecek) Kayserili anlamış vaziyeti. Parçayı tarttıktan sonra satırla kıymaya başlamış: Hemşehrim bu niye bu kadar zor kesiliyor öyle... Kayserili hemen taşı gediğine oturtmuş: -Sorma birader, bu namussuz eşek iken de böyle inattı.
KAYSERİLİNİN İNEĞİ
kayserili birinin ineği hastalanmiş..dua etmiş allaha 'Allahım ineğim iyileşsin 15 gün oruç tutacam'diye ve dua kabuk olmuş inek iyileşmiş.kayserili sözünde durmuş ve 15 gün orucunu tutmuş..velhasılı inek 15 gün sonra ölmüş..uyanık kayserili..'allahım beni kandırdnı zannetme tuttuğum orucu ramazan a sayacam, ineğide kurban a sayacam'........
PADİŞAH KAYSERİLİYE BORÇLU
Padişahın biri, -'Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!' demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; ''Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.'' ''Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..'' ''Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..'' ''Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!..'' ''Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!'' ''Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.'' Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelmiş; ''Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!..''